EYÜP FATSA’DAN KUMRULULARA MÜJDELİ AÇIKLAMALAR

Yayla şenlikleri münasebetiyle Kumru’ya gelen Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa Kumru’ya yönelik bazı hizmetlerin kısa zaman içersinde bitirileceğini söyledi. Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa “ Tüm Ordu’da yaptıklarımız ortada ve aynı tempoda çalışmalarımız hızla devam ediyor . Kumru’da da yaptıklarımızı sizler zaten biliyorsunuz.” Dedikten sonra şu açıklamayı yaptı.

“Bu söylediklerimi müjde olarak kabul edebilirsiniz. Ve ilk kez burada açıklıyorum. Kumru’ya yönelik bugüne kadar yaptıklarımızın
yanına ilave olarak önemsediğim şunlar kısa zamanda kesinlikle gerçekleşecek. Kumru’muza kesinlikle şehitlerimizin anısına bir şehitler anıtı yapılacaktır. Bunun yanı sıra Kumru ilçesinde tüm elektrik direkleri yeraltına indirilecektir.”

Kumru Belediyesinde Kumrulularla bir araya gelen Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa konuşmasını şöyle sürdürdü. “ Kumru –Fatsa arası yolu yılsonuna kadar anahtar teslim tamamen bitirilmiş olacaktır. Yine Kumru ile Niksar arasındaki yol çalışmaları devam etmektedir.” Açıklamasının ardından Kumru’da “il tipi bir sağlık ocağının da yapılacağını” söyledi. Adliye Sarayının da kesinlikle kısa zamanda yapılmaya başlayacağını ifade eden Eyüp Fatsa Kumru’ya modern bir sanayi sitesinin de kurulacağı müjdesini verdi.

Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa : “Biz ne söylüyorsak onlar kesinlikle gerçekleşecektir. Kumru’da yapılacak bu hizmetlerin yanına kesinlikle bir Meslek Yüksek Okulu açılacağını ve bu söylediklerinin en kısa zamanda yerine getirileceğini özellikle vurguladı.

Kumru’nun girişinin modern bir park haline getirileceğini söyleyen Eyüp Fatsa “Şehitler Anıtı, İl Tipi Sağlık Ocağı, Sanayi Sitesi, Adliye Sarayı ve Meslek Yüksek Okulu’nun Kumru’da kısa zamanda başlanarak bitirileceğini” özellikle vurguladı. Bekir AKKAYA/KUMRU HABER/KUMRU

EYÜP FATSA’DAN KUMRULULARA MÜJDELİ AÇIKLAMALAR

Yayla şenlikleri münasebetiyle Kumru’ya gelen Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa Kumru’ya yönelik bazı hizmetlerin kısa zaman içersinde bitirileceğini söyledi. Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa “ Tüm Ordu’da yaptıklarımız ortada ve aynı tempoda çalışmalarımız hızla devam ediyor . Kumru’da da yaptıklarımızı sizler zaten biliyorsunuz.” Dedikten sonra şu açıklamayı yaptı.

“Bu söylediklerimi müjde olarak kabul edebilirsiniz. Ve ilk kez burada açıklıyorum. Kumru’ya yönelik bugüne kadar yaptıklarımızın yanına ilave olarak önemsediğim şunlar kısa zamanda kesinlikle gerçekleşecek. Kumru’muza kesinlikle şehitlerimizin anısına bir şehitler anıtı yapılacaktır. Bunun yanı sıra Kumru ilçesinde tüm elektrik direkleri yeraltına indirilecektir.”

Kumru Belediyesinde Kumrulularla bir araya gelen Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa konuşmasını şöyle sürdürdü. “ Kumru –Fatsa arası yolu yılsonuna kadar anahtar teslim tamamen bitirilmiş olacaktır. Yine Kumru ile Niksar arasındaki yol çalışmaları devam etmektedir.” Açıklamasının ardından Kumru’da “il tipi bir sağlık ocağının da yapılacağını” söyledi. Adliye Sarayının da kesinlikle kısa zamanda yapılmaya başlayacağını ifade eden Eyüp Fatsa Kumru’ya modern bir sanayi sitesinin de kurulacağı müjdesini verdi.

Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa : “Biz ne söylüyorsak onlar kesinlikle gerçekleşecektir. Kumru’da yapılacak bu hizmetlerin yanına kesinlikle bir Meslek Yüksek Okulu açılacağını ve bu söylediklerinin en kısa zamanda yerine getirileceğini özellikle vurguladı.

Kumru’nun girişinin modern bir park haline getirileceğini söyleyen Eyüp Fatsa “Şehitler Anıtı, İl Tipi Sağlık Ocağı, Sanayi Sitesi, Adliye Sarayı ve Meslek Yüksek Okulu’nun Kumru’da kısa zamanda başlanarak bitirileceğini” özellikle vurguladı. Bekir AKKAYA/KUMRU HABER/KUMRU

KUMRU TV’DEKİ SORUN GİDERİLDİ

Haber ve yorum ve görüntülü yayınları ile Kumru’nun gözü kulağı olan http://www.kumru.tv/ internet sitesine bilinmeyen nedenlerden dolayı ulaşılamıyordu. Ulaşılamama nedeninin internet sunucularından kaynaklandığı tahmin ediliyor. Aldığımız bilgiye göre Yurt dışından ulaşılabilen http://www.kumru.tv/ internet sitesine Türkiye’den sorunsuz giriş sağlanması için Türk Telekom yetkilileri ile görüşmeler devam ediyordu.
Nihayet görüşmeler olumlu sonuçlandı. Ve siteye saat 23.00’ten itibaren www.kumru.tv adresini yazarak sorunsuz ziyaret edilmeye başlandı.KUMRU HABER/KUMRU

KUMRU HABER/KUMRU

KUMRU TV’DEKİ SORUN GİDERİLDİ

Haber ve yorum ve görüntülü yayınları ile Kumru’nun gözü kulağı olan http://www.kumru.tv/ internet sitesine bilinmeyen nedenlerden dolayı ulaşılamıyordu. Ulaşılamama nedeninin internet sunucularından kaynaklandığı tahmin ediliyor. Aldığımız bilgiye göre Yurt dışından ulaşılabilen http://www.kumru.tv/ internet sitesine Türkiye’den sorunsuz giriş sağlanması için Türk Telekom yetkilileri ile görüşmeler devam ediyordu.
Nihayet görüşmeler olumlu sonuçlandı. Ve siteye saat 23.00’ten itibaren www.kumru.tv adresini yazarak sorunsuz ziyaret edilmeye başlandı.KUMRU HABER/KUMRU

KUMRU HABER/KUMRU

PEYGAMBER TAKDİRİ/MEVLANA

Eğer razı olursan iki yılandan da kurtulursun… Yok, razı olmazsan o ejderha, canını kökünden siler süpürür,seni mahveder!
Firavun dedi ki: Pek usta bir büyücüsün… bu ülkeye bir ikiliktir saldın. Gönlü bir olan halkı iki bölüğe ayırdın… öyledir; büyücülük,dağa, taşa bile tesir eder… onları bile yarar, yıkar. Musa şöyle cevap verdi:Ben, Tanrı emirlerine gark olmuşum… hiç Tanrı adı ile büyücülük görülmüş şey midir? Büyücülüğün temeli gaflettir, kafirliktir… halbuki Musa’nın canı, din meşalesidir.
A çirkin, ben büyücülere benzer miyim? Nefesine Mesih bile haset etmededir benim. A cenabet, benim nerem büyücülere benzer? Kitaplar, canımda nurlanır, ışıklanır. Fakat sen heva ve
heves kanadı ile uçtuğun için benim hakkımda şüpheye düşüyorsun. Kim hilebazlarla canavarların işini işlerse elbette kerem sahipleri hakkında şüphelenir. Sen, bir alemin cüzüsün…

ne olursan ol, mutlaka o alemin külünü kendi sıfatlarında görürsün sen, azgın herif!döndün de başın döndü mü gözüne ev de dönüyor görünür. Gemiye binersin; gemi hareket etti mi deniz kıyısını yürüyor görürsün! Bir savaştan, bir çekişten canın daralırsa bütün dünyayı dar görürüsün! Dostların dilediği gibi hoşluğa erersen, gönlün hoş olursa bu alem, sana gül bahçesi görünür.
Nice kişiler, ta Hint ülkesine, Herat şehrine dek vardılar da oralarda alış verişten başka bir şey bulamadılar! Niceler, Türkistan’a, Çin’e vardılar da oralarda hileden, tuzaktan başka bir şey görmediler! Sefere giden renkten, kokudan başka bir şey göremezse söyle ona: Bütün iklimleri dolaşsın; hep bunu görür. Öküz Bağdat’a geliverir… bir ucundan öbür ucuna kadar şehri dolaşır… bütün o yaşayıştan, o güzelliklerden, o lezzetlerden ancak ve ancak sokaklardaki karpuz kabuğunu görür! Öküzün yahut eşeğin seyrine layık olan şey, sokaklara atılan samanlarla yolarda biten otlardır! Tabiat mıhına kurumuş et gibi asılı kalan kişinin canı, sebeplere bağlanmıştı… bundan ötesini göremez.

Ey baş köşede oturan ulu kişi, sebeplerinkalktığı ova, Tanrının geniş yeryüzüdür. Orada can, her an suret değiştirir…her an yeniden yeniye ve apaçık bir alem görür. Fakat bir sıfata kapılmış, osıfatla donup kalmış kişiye, cennette, cennet ırmaklarının kıyısında, olsa orasıyine kötü ve çirkin görünür! Cihanı görme çerçeven anlayışıncadır… pakkişilerin sence perde ardında olması, onları görmemen, pis duygundandır. Birzaman duygunu görüş suyuyla yıka… sofilerin çamaşır yıkamaları budur,böyledir… bunu böyle bil. Sen temizlendin mi perde yırtılır… pak kişilerincanları sana görünmeye başlar. Bütün alem nurla, suretlerle dolsa o güzelliktenancak göz haberdar olur. Gözünü yumar da bir güzelin zülfünü, yüzünü görmek içinkulağını açarsan, kulak der ki: Ben sureti göremem… ancak suret, bir sesverirse o sesi duyarım. Bilirim, bilirim ama kendime ait olan şeyleri bilirim…bana ait şey de harften, sesten başka bir şey değildir. kendine gel, hadi eyburun… şu güzeli gör, desen imkanı yoktur. Sana der ki: Mis, yahut gülsuyuolursa koklarım… benim işim budur, bilgim bu kadardır. Ben o baldırı gümüşebenzeyen güzeli nasıl görürüm? Aklını başını devşir de yapamayacağım şeyi teklifetme bana! Eğri duyguda eğriden başka bir şey göremez… onun önüne ister eğrigetir, ister doğru.

Hocam şaşı göz bil ki tek göremez. Sen de Firavunsun…tepeden tırnağa kadar hile ve riyadan ibaretsin… onun beni kendinden farklı görmemektesin. A eğri görüşlü, sen bana kendi gözünle bakma, benim gözümle bak da biri, iki görme! Bana, bir an olsun benim gözümle bak da varlıktan öte birmeydan gör. Darlıktan da kurtul, addan, şöhretten de… aşk içinden aşk gör
Vesselam

Bil ki beden çerçevesinden kurtuldun mu kulağın da göz olur, burnun da. O tatlı dilli padişah doğru söylemiştir: Ariflerin her kılı göz kesilir. Göz evvelce göz değildi… o, rahimde bir et parçasından ibaretti. Yağ parçası görmeye sebep olmaz oğlum… öyle olsaydı hiç kimse rüyada görülen şeyleri göremezdi. Mesela şeytan ve peride görür… fakat ikisinin gözünde yağ parçasına benzer bir şey yoktur. Nurunyağla ne münasebeti var? Fakat yaratıcı sevgi ihsan edici Tanrı bu münasebetibağışlamıştır işte! İnsan topraktan yaratılmıştır fakat toprağa benzemez ki…cinlerin ateşle bir münasebeti yoktur; fakat onlar da ateşten yaratılmışlardır.
Perinin aslı ateştir; fakat dikkat edersen ateşe hiç benzemez. Kuş, havadanyaratılmış olmakla beraber havaya nereden benzer? Tanrı, münasebeti olmayan şeylere münasebet verdi. Bu fer’lerin asıllarıyla münasebeti vardır… Tanrı onlara bu münasebeti vermiştir; fakat bu münasebete akıl ermez, keyfiyeti bilinmez! İnsan hiçbir değeri olmayan topraktan meydana gelmiştir… fakat bu oğlun,babası ile ne münasebeti var? Bir münasebeti varsa bile akıldan gizlidir, keyfiyetine akıl ermez; akıl nereden bu münasebeti izleyecek bulacak? Yele göz vermemiş olsaydı Ad kavmini nasıl fark ederdi? Mümini nasıl olur da düşmandan ayırt eder… şarabı, nasıl olur da testiden fark ederdi? Nemrut’un yaktığı ateşe göz olmasaydı Halil’e nasıl olur da, kendisini zahmetlere sokup saygı gösterirdi? Nil’in gözü olmasaydı, görmeseydi, Kıpti ile İsrail oğullarını nasıl ayırt edebilirdi? Dağda taşta görüş yoktu da nasıl Davut’a yar oldu? Bu yeryüzünün can gözü yoktu da Karun’u neden öyle sömürüp yuttu? Hannane direğinin gönül gözü olmasaydı o tek kişinin, o eşsiz erin ayrılığını görür müydü? Kırık taşlar, görmeselerdi avuç içinde nasıl şahadet ederlerdi? A akıl, sen kanatlarını aç da “İza zülziletil arzu zilzaleha” suresini oku! Kıyamet günü bu yeryüzü, görmeseydi iyiye kötüye nasıl şahadet ederdi ki? Halbuki halini, kendisinde olan haberleri söyleyecek… yeryüzü bize sırlarını açacak. Beni senin gibi bir padişaha göndermesi de bir delildir… gönderen bilir ki. Böyle bir illete böyle bir ilaç lazım bu ilaç, o umulmaz yarayı kolayca iyileştirecek elbet. Bundan önce rüyalar görmüştüm… Tanrının beni seçip göndereceğini anlamıştım. Ben elime asayı ve nuru alacak, senin gibi bir küstahın boynuzunu kıracaktım. Bunun için kıyamet gününün sahibi olan Tanrı sana çeşit çeşit rüyalar gösteriyordu. Bunlar senin kötü içine, azgınlığına layık rüyalardı. Bunların sana, senin haline tam uygun olduğunu bildirmek diliyordu. Tanrı, sana bunları gösteriyordu ki onun hikmet sahibi ve her şeyden haberdar, aynı zamanda derman kabul etmez dertlerin dermanını ihsan eder bir Tanrı olduğunu bilesin.

Fakat sen bu rüyaları tevile kalkıştın… kör ve sağır kesildin, bunlar; ağır
uykudan meydana gelen hayaller dedin. Doktorlarla müneccimler de kendilerinde
olan nur pırıltısı ile tabirini gördüler, fakat tamahlarından hakikati
söylemediler. Kederlenmek, devletine bir gussa gelmek, senin devletinden,
padişahlığından uzaktır. Ya çeşitli gıdalardan, yahut yemekten insan, hep böyle
rüyalar görür dediler. Çünkü gördüler ki sen öğüt istemiyorsun, kaba ve
hoyratsın, kan içicisin… yok, yoksul huylu değilsin! Padişahlar, bir iş için
kan dökerler ama merhametleri kızgınlılarından üstündür. Padişahın Tanrı huyuyla
huylanması gerektir. Tanrının gazabın arıktır. Şeytan gibi gazabının üstün
olması gerekmez, öyle olursa hile yüzünden lüzum yokken kan döker! Namussuzların
hilmi gibi halim olması da doğru değildir… çünkü karısı da orospu olur
cariyesi de! Halbuki sen, gönlünü şeytan evi haline getirdin… kinini, kendine
kıble yaptın. Keskin boynuzların nice ciğerleri deldi… işte şu asam, senin
küstah boynuzunu kırdı

Cisme mensup askerler,ruhanilerin kalelerine saldırırlar. O taraftan tertemiz birisi gelmesin diyegayb derbendine hücum ederler. Gaziler, savaşa pek gitmediler mi kafirler, yürürsaldırılar. Gayb gazileri, hilimlerinden sana saldırmazlar kötü gidişli. Gayb
derbentlerine saldırdın… gayb erlerinin bu tarafa gelmemesini diledin! Ata
bellerine, ana rahimlerine pençe attın… kötülükle yolu kesmek istedin! Ululuk
ıssı Tanrının soy sop yetişmesi için açtığı ana yolu sen nasıl kapatabilirsin? A
inatçı, sen derbentleri tuttun ama körlüğüne rağmen, yine bir er çıktı işte.
İşte o çıkan er benim… senin maksadını yıkıp yakarım; tanrının adı ile senin
adını sanını yok ederim! Sen var, derbentleri iyice tuta dur… ne vakte dek
sakalına bıyığına gülüp duracaksın? Kader bıyığını sakalını birer birer yolar…
nihayet kadere karşı çekinmenin fayda vermediğini anlarsın. Senin bıyığın
sakalın mı daha kuvvetlidir, Ad’ın bıyığı sakalı mı? Onların nefesinden şehirler
titrer dururdu. Sen mi daha inatçısın Semud mu? Varlık alemine onlar gibisi
gelmedi gitti. Bunlardan yüz tanesini daha söylesem fayda yok; sen sağırsın…
duyarın da duymazlıktan gelirsin! Söylediğim sözden tövbe ettim; tam senin
ilacını yaptım. Bu ilacı senin ham sakalına korum da pişer, yahut da yanar…
sen de ebedi olarak yaralı kalırsın. Bu suretle de bilirsin ki Tanrı, her şeyi
bilir… her şeye, ona layık olan ilacı verir ey düşman. Ne vakit bir eğrilik
ettin, ne zaman bir kötülükte bulundun da onun ardından derhal layığını
görmedin? Ne zaman gökyüzüne bir nefes bir dua gönderdin de ardınca ona benzer
bir iyilik gelmedi? Dikkat etsen, uyanık olsan her an, yaptığın işin cevabını
görürsün! Dikkat ederde ipe sarılırsan senin için kıyametin gelmesine hacet yok.
Remiz ve işareti gören kişiye açık söz söylemeye ihtiyaç var mı? Bu bela sana
aptallığından gelir… nükteleri remizleri anlamazsın! Gönül kötülük yüzünden
karardı da kapkara oldu mu artık anla… burada sersemleşmenin lüzumu yok! Yoksa
o karalık, sana bir ok olur… sersemliğinin cezası sana erişir! Ok gelmezse
lütuf ve kerem yüzünden gelmez; o kötülük görülmediğinden değil. Kendine gel de
eğer sana gönül gerekse dikkat et… çünkü her işin ardından senin için bir şey
meydana gelir. Himmetin bundan fazla olursa dikkatle işin, daha yücelir. Sen de
görünüşte kapkara bir demire benzersin ama kendini cilala, cilala! Bu suretle de
gönlün, suretlerle dolu bir ayna kesilsin; ona her cihetten gümüş bedenli bir
güzel aksetsin! Demir gerçi karadır nursuzdur… fakat cilalamak ondaki karalığı
giderir. Demir cilalanır, yüzünü güzelleştirir… bu suretle suretler onda
görünebilir. Topraktan yaratılan beden kabadır, karadır ama cila kabul eder, onu
cilala. Cilala da onda gayb şekilleri yüz göstersin… huri ve melek akisleri
görünsün! Tanrı bil ki sana bir akıl cilası vermiştir… onunla gönül yaprağı
arınır, aydınlanır. A binamaz, cilalanmayı bırakmışsın da heva ve hevesinin iki
elini de açmışsın. Heva ve heves kapandı mı eli açılır. Gayb aynası olan demirde
bütün suretler görünür. İçini kararttın, paslattın, işte “Yeryüzünde fesada
çalışırlar” ayetinin manası budur. Şimdiye kadar böyle hareket ettin durdun
artık böyle harekette bulunma… suyu kararttın, daha ziyade karartma.
Bulandırma da bu su durulsun… o suyun içinde ay ve yıldızları tavaf eder gör.
Çünkü insan ırmak suyuna benzer… bulandı mı artık onun dibini göremezsin.
Irmağın dibi incilerle, mercanlarla dopdolu… sakın bulandırma o saf ve
durudur. İnsanların canı havaya benzer… tozla karıştı mı gökyüzünde perde
olur, gökyüzünü göstermez. Güneşin görünmesine mani olur… fakat tozu gitti mi
saf ve parlak bir hale gelir. Canın kapkara olmakla beraber Tanrı, kurtuluş
yolunu bulasın diye sana rüyalar göstermiştir.

Tanrı, sonunda olacak şeyleri
kudretiyle kapkara demirde gösterdi. Bu suretle senin daha az kötülük etmeni
diledi… fakat sen, hep bunları gördüğün halde daha beter oluyordun! Sana
rüyada kötü şeyler gösterdi… onlardan ürktün, halbuki o kötü şeyler senin
suretindi. Hani aynaya bakınca yüzünü çirkin görüp aynayı pisleyen Zenci gibi!
Tükürmüş de sen çirkinsin, layığın ancak bu demiş, aynada çirkinliğim, senin
çirkinliğin a kör ve aşağılık adam! Bu pisliği de kendi çirkin yüzüne
bulaştırdın, bana değil… çünkü ben apaydınım demiş! Sen gah elbiseni yanmış
gördün; gah ağzın tutulmuş, gözün kör olmuş gördün. Gah bir canavar kanına
kastetti… gah yırtıcı bir hayvan, başını ısırdı! Kendini gah lağıma baş aşağı
düşürüyorsun gördün… gah kanlı sellerde gark olmuşsun gördün. Bazen rüyada bu
tertemiz gökyüzünde sana “kötüsün, kötüsün, kötü” diye ses geldi… bazen
dağlardan apaçık “hadi git be sen de ashabı şimaldensin” sesini duydun! Bazen
her cansız şeyden “Firavun, ebediyen cehenneme düştü gitti” sedasını işittin!
Bundan beter rüyalar da gördün… fakat utancından söyleyemiyorsun ki ters
tabiatın büsbütün tersleşmesin, kızmayasın. Ey öğüt kabul etmeyen azıcığını
söylüyorum sana… bu azıcığı duy da bil ki ben biliyorum. Gördüğün rüyaları ve
başına gelecek işleri düşünmemek için kendini ölü ve kör ettin. Ne vakte dek
kaçacaksın? İşte hileler düzen anlayışın körlüğü, önüne geldi çattı. Kendine
gel, bundan böyle çekin artık… çünkü Tanrı keremiyle tövbe kapısı açıktır.
Tövbenin batı tarafında bir kapısı vardır, kıyamete kadar açıktır, o kapıdan yüz
çevirme! Cennetin Tanrı rahmetiyle sekiz tane kapısı var… oğul, o sekiz
kapıdan birisi de tövbe kapısıdır. Öbürlerinin hepsi de bazen açılır, bazen
kapanır… fakat tövbe kapısı hep açıktır. Bunu ganimet bil… kapı açık,
hasetçinin körlüğüne rağmen derhal pılını pırtını oraya çek. Kendine gel de
benden bir öğüt kabul et, karşılık olarak dört şey al! Firavun, o bir öğüt,
hangi öğüt? O tek öğüdü bana birazcık anlat dedi. Musa dedi ki: O tek öğüt şu:
Apaçık şöyle deki Tanrı tektir, ondan başka tapacak yoktur. Göklerin
yıldızların… insanlarla şeytanların cin ve perilerin, kuşların yüce
yaratıcısıdır. Denizin, ovanın, dağın, çölün yaratıcısı o dur… ülkesinin
sınırı yoktur, kendisinin benzeri yoktur. Firavun ey Musa dedi… buna karşılık
bana vereceğin o dört şey nedir? onları da söyle. O güzel vaadin lutfiyle
kafirliğin çarmıhı gevşesin. Belki bir ganimet olarak elde edeceğim o hoş
vaatler yüzünden yüz batmanlık küfür kilidim açılır… belki bal ırmağının
tesiri ile bedenimdeki kin zehri ballaşır. Yahut o tertemiz süt ırmağının
aksiyle esir aklım bir an olsun beslenir. Yahut o şarap ırmaklarının aksiyle
sarhoş olur da Tanrı emrinin zevkinden bir koku alırım. Yahut ırmakların
letafetinden çorak ve yıkık bedenim tazelenir. Çorak bedenimden bir yeşillik
meydana gelir… dikenliklerim cennet-i Me’va kesilir. Belki cennetin ve dört
ırmağın aksiyle can, Tanrı, yardımına mazhar olur da sevgiliyi aramaya koyulur.
Nitekim cehennemin aksiyle de ateş kesilmişim. Hak kahrı ile karışmışım.
Cehennem yılanının aksiyle yılana dönmüşüm… cennet ehline zehirler yağdırma
da, onları dalayıp durmadayım. Gah cehennemdeki kaynar suyun kaynamasının,
köpürmesinin tesiri ile zulüm suyum, halkı çürütür eritir. Ben zemherinin
aksiyle zemheri olmuşum… yahut da cehennemin aksiyle cehenneme benzemişim.
Şimdi yoksul ve mazlumlara cehennemim… vay onu zebun bulursam.
KAYNAK: http://www.turkmusun.ne