İKİ BİNDEN BU YANA İLK OLMANIN AYRICALIĞINI HEP İLK SİTEMLE YAŞADIM/ BEKİR AKKAYA

İlk olmak , ilklere imza atmak ve ilklerle karşılaşmak herkese nasip olmaz.  2000 yılında   yani  15 yıl önce mynet uzantılı  http://kumrufizme.sitemynet.com  sitesinde yazdığım yazıları, çektiğim fotoğrafları ve yaptığım haberleri sizlerle paylaşırken internet aleminin bugün geldiği yeri kimse hayal edemezdi.  İşin doğrusu Kumru’da ilk site kurmanın keyfini şimdide yaşıyorum. O günden bugüne tam on beş yıl geçmiş. Ve yayınladığım geçmişe dair tüm bilgi ve belgeler şu anda elimde. Sitemle ilgili 25.11.2002 tarihinde yazdığım yazıyı ve o günkü sayfamızın görüntüsünü sizlerle paylaşmak istedim. Yazımızın Altında ilk sayfamızın görüntüleri) Kumru’dan selam ve saygılar…Bekir Akkaya/23 Şubat 2015/KUMRu


SİTEMİZ AMACINA ULAŞIYOR! /BEKİR AKKAYA

Aslında bu yaptığım site benim kişisel amatörce bir uğraşımdır. Bu

işi bildiğim kesinlikle söylenemez. İnternete alışık olanlar bu sitenin basitliğinden haklı olarak söz edebilirler. Ancak yurtdışı dahil yurdun dört köşesinden o kadar tebrik mesajları alıyorum ki sayılamayacak kadar fazla. Bu durumda benim yaptığımın çok da basit bir uğraşı olmadığına inanıyor ve mutlu oluyorum. Kumru gibi bir yerde hiç olmazsa bu şekilde meşgul olmak, dışarıdaki Kumrulu dostlarla tanışmak bana göre son derece önemli geliyor.

Kumru dışında bulunan Kumruluların genelde iki isteği oluyor. Bunların en önemlisi Kumru ve köylerinden haberdar olmak ve siteye bol resim yerleştirmek. Siteye elimden geldiğince önemli haberleri fotoğraflarıyla koymaya ve yazmaya ve ayrıca fotoğraflarla ufak da olsa siteyi zenginleştirmeye çalışıyorum. Eksikliklerimin bilincindeyim. Ancak alanın kısıtlı olması ve bizim site bilgilerinin azlığı bazı noksanlıklarımın olmasına neden oluyor. İleriki günlerde Kumru ile ilgili çok güzel bir site yapacağımı buradan belirtmek isterim. Şu anda çalışmalarıma hızla devam etmekteyim…

Bu site sayesinde her gün değerli dostlarımız çoğalmaktadır. Almanya;da bulunan Mehmet Arsin Beyle bu site sayesinde tanışma fırsatım oldu. Mehmet Bey Almanya;da Fizme ile ilgili bir site yapmış. Kendisi sendikacı ve şair. Şiirlerini sitesinde okumak mümkün. Şu anda Salıpazarı;nda Türkçe Öğretmeni Yılmaz İmanlık değerli bir şair. Şairimizle tanışmamız da yine bu site sayesinde oldu. Eserlerine bu siteden ulaşmak mümkün. Üsküdar Müftülüğünde çalışan ve doktora ve araştırma yapan Ahmet Çapku yakında sitemizde yazmaya başlayacak. Kendisi ilahıyatçı olan dostumuzla da tanışmak bu site sayesinde mümkün oldu. Aslında bu internet akıllara durgunluk veren bir zenginlik. Sağlıkçı ve ilk Kumru sitesini kuran Murat Bütün dostumuzdan bu konuda çok şey öğreniyoruz. Kendisi site yapımı konusunda uzman. Editörlüğünü yaptığı sağlık sitesine bizim siteden uğramanızı tavsiye ederim.

Dostumuz ve üstadımız Abdurrahman Özbek, bilgisayar konusunda bizi yalnız bırakmıyor. Kendisi Gümrük Bakanlığında çalışmasına rağmen site konusunda da uzman. Gerek bilgisayar ve gerekse site konusunda aranılan bir kişi. Bizlere her konuda internet ortamında veya daha başka yollarla yardımcı oluyor. Aslında bir çok dost var bu site sayesinde tanıştığım ve görüşmeyi sürdürdüğüm…Tüm dostlara buradan sonsuz selamlarımı iletiyorum.

Sitemizde bundan sonra yazarlarımız olacak. İbrahim Tatlıgül ve Ahmet Çapku yakında sitemiz için yazacak. Doktor Cemalettin Yaktı ve Ekrem Saygı;da bu sitede yazarlıklarını sürdürecek. Eğer gerçek manada site yapmaya muvaffak olabilirsek, bu siteyi ;KUMRU İNTERNET GAZETESİ; olarak tüm Kumrulu dostlara, Kumrumuzdan ulaşmayı hedefliyoruz.

Aslında yazılacak ve söylenecek çok şey var. İnşallah ileriki günlerde başka konuları da yazarız. Sizlerden istediğim, görüşlerinizi, düşüncelerinizi ve iletmek istediklerinizi bize yazarsanız bizde başkalarına sizin adınızla iletmekten mutlu oluruz.

Kumru hepimizin…Bir daire amirimiz yıllardan beri Kumruda çalışıyor… Kendisi buralı değil…Gerekçeleri ile birlikte aynen şunu söylüyor ;ORDUNUN TÜM İLÇELERİNDE GÖREV YAPTIM…YURDUMUZUN BİR ÇOK YERİNDE DE… BEN KUMRU KADAR AİLE VE HISIM AKRABALIK BAĞLARININ ZAYIF OLDUĞU HİÇ BİR YER GÖRMEDİM.;

Bu konuyu ileriki günlerde burada yazmayı düşünüyorum. Sizlerde görüşlerinizi bize ulaştırırsanız aynen yayınlayacağım. Bir de sizler düşünün, gerçekten amirimizin görüşü doğruları yansıtıyor mu? Ya da yanlış bir yaklaşım mı? Mesajlarınızı bekliyorum…

Selam ve saygılar.

25.11.2002 . Kumru ..Bekir AKKAYA


KUMRU’DA YAYIN YAPAN İLK İNTERNET SİTESİNİN İLK SAYFA GÖRÜNTÜLERİ


**********Sitemizde yayınlanan yazı, fotoğraf ve dokümanlar başka bir site ya da dergi-gazetede yayınlanacaksa önceden yazılı izin gerektirir. Sitelerimizde yayınlanan diğer doküman veya belgeler , kaynak gösterilmek ve sitesinin ilgili sayfasına link verilmek koşuluyla yeniden yayınlanabilir.Bekir AKKAYA **********

İsmet Erçal ve Kumru/Bekir Akkaya

          Seyfi Dizek,   İsmet Erçal’la ilgili 2005 yılında yazdığım  bir yazıdan alıntı yaparak “Küşnefak Kayası” ile ilgili yazdığı yazıda ismimi zikrederek alıntı yapması ve yazıya bağlantı   vermesi üzerine  bundan on yıl önce yazdığım yazıyı sizlerle tekrar paylaşmak istiyorum.

             Seyfi Dizek benim on yıl önce yazdığım yazıyı benim gözüme sokarcasına işaretlemesi ve işte Bekir Akkaya’nın göklere çıkardığı İsmet Erçal Küşnefak Kayası’nı yağma ediyor iması oluştursa da ben şahsen o yazının bugün de  arkasındayım ve ben İsmet Erçal’la ilgili aynı kanaati taşıyorum.
            Olup bitenlerden pek bilgim yok.  Ancak muhalefet olacağım ve ben hep karşıyı suçlayacağım mantığı ile duruma yaklaşmayı doğru bulmam.  Seyfi Kardeşimiz bir yıldır bir şeylerin derdinde…İşi gücü muhalefet edip aklınca karşı olduklarını
suçlamak ve bir şeyler söyleme peşinde…Şimdi eğer İsmet Erçal’ın Küşnefak Kayasını yıkma gibi bir planı yoksa ve bu yalansa Seyfi Dizek bu durumda ne yapar?
             Ben şahsen bu konuda hiç bir bilgim yok. Arşivimde kalması adına önce Küşnefak Kayası ile ilgili Seyfi Dizek’in yazdıklarını ve sonra kendimin İsmet Erçalla ilgili 2005 yılında yazdığım yazıyı sizlerle paylaşmak istiyorum…Kumrudan sevgi ve selamlar…Bekir AKKAYA/20 Ocak 2015/KUMRU
*******************

İşte Seyfi Dizek’in Yazdıkları

“Bu bayrak ,Buradan insin” Sorun değil.

Kumru’da herkesin bildiği,Küşnefak Kalesi yada Kayası olarak bilinen bir yer var. Nerede ise Kumrulu her öğrencinin en az bir kez gittiği,gezdiği,mesire alanı olarak kullanılan. Yabancı misafirlerimizi gezdirmeye götürdüğümüz. Kumrunun sembolleri arasında bir yer.
Şimdi,çok değerli “kayası” ya da kayanın altındaki mağaradan çıkması muhtemel “meta” için harap edilmek istenen yer. Bölge insanımız açısından “taş” parçasından başka anlamları da olan burası sit alanından çıkarılıp özel ve bir o kadar da öz bir işletmemiz tarafından taşı sıkılıp parası çıkarılmak isteniyor.

İşin garip tarafı Kumruya kültürel ve tarihi adına katkısı bulunan İsmet Erçal beyefendi tarafından taş ocağı! Yapılmak isteniyor. İsmet bey kendi sitesi (http://ismetercal.com.tr/haberler/ismet-ercal-ve-kumru.html ) üzerinde 2005 tarihli Bekir Akkaya yazısında buranın mitolojik ,tarihi kültürel dokusunu dile getiriyor. Ne hikmet ki, bu zaman zarfında kültür, para kazanma-kazandırma arzusunun ta gerilerinde kalmış görünüyor. Belki iyi niyetle, memlekete iş imkanı kazandırmak için değerlerimiz “taş” zannedilip ,toz edilmek isteniyor.
Bu bölgede tek olan Şimşirlik burası. Zirveye kadar yürümek istediğinizde içinden geçtiğiniz şimşirlikler bir harika. Aynı şimşirlik içinde kayaların oluşturduğu basit mağaralar,yaz aylarında serin havanın gelmesine sebep oluyor. Anlatılmaz yaşanır denilecek bu hava sirkülasyonu sadece burada var. Yaz ortalarında bile şimşirlikte oluşan yosunları anlatacak kelimeleri bulamıyorum.

Burası bizim için “taş” ve “kaya”’dan daha öte bir şey. Bir çoğumuzun anıları,hatıraları çok sık gitmesek bile hülyalarını süsler burası. Yıllar sonra burada harikulade bir şimşirlik var idi, kayası-kalesi de bir başka güzeldi demek istemiyoruz. Bu kelimeleri gelecekte söylediğimizde,belki birileri üç beş kuruş daha kazanmış,hatta ölmüş dahi olsalar,hiçbir şey şimdiki kadar güzel olmayacak.

Siyasi irade köylümüzün arkasında değil. Olabilecek özgül ağırlıklarını da bu birkaç gün gösterecek. İçlerinden “buraya yazık oluyor” diyenler,dışlarında dillerine kelepçe de vurabilirler. Vicdanlar zamanla sızlasa da “iş işten geçtikten sonra” kimse kendini temiz zannetmesin.

Aşağıda 2005 yılında yazılmış yazının ,Taşı bize göre kuma,onlara göre paraya çevireceklerin sitesinden alıntı var. Belki yanlış bilgilendirildiğimiz için bu tepkiyi veriyoruz. Hata eden taraf biz olalım istiyoruz. Neticede birileri üç beş kuruş kazanacak diye,değer mi ?
Taş mı ? Toprak mı ? En değersiz şeyimiz beklide,Kumru Çeyil-Küşnefak kalesini,şimşir sembolünü, yani RUHUNU kaybediyor.
——————

İşte kendi sitelerindeki o yazıdan bir bölüm
“Kumru’da efsane deyince İsmet Erçal’ın akla gelmemesi mümkün değil. Kumru ile ilgili çok sayıda efsane bilen İsmet Erçal iki efsaneyi gündemden hiç düşürmedi. Biri Kuşkayası’nda bulunan ay ve yıldız görüntüsü ve burada bulunan tonlarca altın. Hele de Küşnefak Kayası ile Kuşkayası arasındaki ilişkili efsane mutlaka İsmet Erçal tarafından dinlenilmeli. “

****************************

Ve Ben Bekir Akkaya’nın 2005 yılında yazdığım O Yazı

İSMET ERÇAL VE KUMRU

Yazan:  | 7 Mayıs 20140 Yorum
DEĞİŞMEYEN GERÇEK
Dizleri üstünde yaşamaktansa, ayakları üstünde ölmek yeğdir.*****Emiliano Zapata
Doğum ve ölüm. Yaratılan tüm varlıklar için değişmeyen bir kanun. Canlılık dediğimiz yaşamada bu ikisinin arasında geçen süredir. Ruhların “evet Rabbimizsin” dediği ilk yaratılma hadisesinden kıyamete kadar geçen süre ise inanç boyutundaki bir zaman dilimidir. Zaman ise sırlarla dolu bir kavram olup, yaşama süresi ise kişinin inancına göre farklı bir anlam kazanmaktadır. Mesela “atmış yaşında vefat etti” cümlesi bizim takvimlerimizle ve de bizde oluşan zaman dilimi ile çok sınırlı kalmaktadır. Oysa ahiret inancı olan biri için ölümle hayat sınırlı olmayıp, doğumla da başlamış değildir. Bir şeyin varlığı ise kimsenin inanmaması ile de yok olması mümkün değildir.
RUH VE BEDEN İLİŞKİSİ
Ruhla bedenin bir arada oluşu doğumla başlamaktadır. Ruh ise çok önceden yaratılmıştır. Bedenle ruhun bir araya gelişi ile doğum ve ruhla bedenin ayrılışı ile ölüm hadisesi gerçekleşmektedir. Bedene bizim algıladığımız türden canlılık veren ruh olduğu gün gibi aşikardır. Ve insanoğlu ahirette de bedenle ruhun bir arada olduğu dönemden hesaba çekilecektir. Zerre kadar hayır ve şerden…
ÖMÜR YILLA DEĞİL, VERİMLİLİKLE ÖLÇÜLMELİDİR
Dünya hayatında hangi türden zaman dilimi söz konusu olursa olsun yapılanlar ve yaşanılanlar çok önemlidir. Bu zaman diliminde birey olarak insanlar diğer canlılar gibi yaşar ve ölürler. Ancak diğer canlılardan insanın en önemli özelliği dünya hayatındaki doğum ile ölüm arasındaki süreyi nasıl yaşadıkları ile anlam kazanır. Sade bir dille kimi insanlar yaşarlar diğer canlılar gibi sadece kendileri için, hatta diğer canlılar fayda noktasında insandan çok önde bir durumdadır. Kimi insanlar da var oldukları zaman diliminde hem kendilerine ve hem de çevresine yararlı oldukları gibi, yaptıkları ile öldükten sonra da yararlarını sürdürürler. Bu noktada bir ampulü veya bir bilgisayarın yapımında en ufak emeği geçenleri örnek olarak gösterebiliriz. Kendileri öldükleri halde yararlılıkları dünya var oldukça devam eder. Verimsiz ve hep tüketen toplumlarla ne gelişme ne de ilerleme mümkün değildir. Toplumda her zaman diliminde bu tür insanlar olmasa belki de dünyanın sonu demektir. Kıyamete kadar bu süreç devam edecek, ahirette de bu tür insanlar mükafatlandırılacaktır. Asıl olan tüketici değil, üretici olmaktır. Önemli olan almak değil vermektir. Vermeye niyet edenin hep karlı çıktığı da bir gerçektir. Genelde cimrilik yoksulluğu da beraberinde getirir. Yani “az tamah eden çok zarar görür. ” Ve dünyada da ve öldükten sonra da canlı olanlar ve gerçek manada yaşayanlar başkalarına faydalı olan insanlar olacaktır. Kısacası verimli olmak bu dünya içinde ahret için de yaşamanın ve var olmanın birinci derecede şartıdır. Hiç unutulmamalıdır ki ” yapamadıklarımızdan değil, yapma gücümüz olduğu halde yapmadıklarımızdan sorgulanacağız. ”
ÜRETENLERLE TÜKETENLERİN FARKI YA DA KENDİ DURUMUMUZ
Her insan her şeyi yapmakla mükellef değildir. Zaten her şey de herkes için değildir. Önemli olan insanın gücü yettiği şeyi yapmasıdır. Bu noktada yapılanın küçük veya büyük diye tarifi söz konusu olamaz. Önemli olan gücü yettiği kadar yapma becerisidir. Elinde çok imkanlar ve güçler olduğu halde hiç bir şey yapmayanlardır asıl irdelenmesi gerekenler. İşin en gülünç noktası ise bu noktada bulunanlar sorumluluklarını eleştiri yaparak ve yüksek ses çıkartarak gizlemeye çalışırlar. Üstelik hiç bir şey yapmadıkları halde bir şey yapma çabası içersinde olanları küçümseme gibi basit hesaplar içersinde olanlar için o kadar söz söylenmiş ki, biz burada hiç birini ifade etmeyeceğiz.
Bana göre sözünden nefret etsem de yine de bu cümleyi burada söz konusu etmiş olayım. Ben diyorum ki, ibadetlerin asıl gayesi nefse hakim olarak kin, garez, hasetten insanları alı koymaktır. Haset ve çekememe her kötülüğün başı gibime geliyor. Neticede yok olma pahasına eleştiri ve alı koymaların temelinde haset mevcuttur. Oysa ki gücü yettiği halde hiç bir şey yapmayanların ya da yan gelip keyif çatanların hiç bir şey deme hakları olamaz. Bu olsa olsa çekememenin bir göstergesidir.
Peki bu tür olumsuz yaklaşımlar oluyor diye bir şey yapmamak olur mu? Olmaz… Olmadığı içindir bizim bu yazdıklarımız ve çizdiklerimiz. Niyetlerimizin hak katında kabul olacağına inanıyoruz. Yani daha doğrusu boşuna kürek çekmiyoruz…Kim ne fayda sağlıyorsa bu noktadadır.
ASIL OLAN GEÇİM DIŞI YADA GÖNÜLLÜ VE FAHRİ İŞLERDİR
Bir konuya dikkat çekmekte fayda var. Çok kez insanların bulundukları yerlerde çalışmaları ile hizmet yaptığına inanılır. Ben öyle düşünmüyorum. Bir kimse kendi geçimi için bir yerde çalışıyorsa bu tür çalışmalar hangi yerde olursa olsun kendisi içindir. Şöyle de diye biliriz. Bir insan çalıştığı yerden ayrıldığı an ya da işi bıraktığı an, oralara birileri talipse bu kendisi için çalışılan bir iştir. Ve kimse de bu yaptıklarından dolayı ben şöyle insanlar için şu kadar emek verdim ya da veriyorum diyemez. Olması gereken “bu işin dışında fahri olarak yapmakla zorunlu olmadığı işlerdir.” Zorunlu olarak yapılan işler bizim açımızdan her ne kadar anlamı olsa da bir önemi yoktur. Zaten o zorunlu iş yapılmasa ya kişi orada olamaz, orada onun için vardır. Ya da yapmakla mükellef olduğu şeyi yapmamaktan ceza almakla karşı karşıyadır. Hele de işten atılma riski ve işin doğrusu aç kalma durumu söz konusudur. Biz yana yakıla işlerini sağlama alarak yan gelip çalım satanları hiç hesaba katmıyoruz…
İşim nedeniyle 1987 yılından bu yana Kumru’da çalışıyorum. Bugüne kadar zorunlu işim nedeniyle çalışmalarımı kimse Kumru’ya hizmet olarak algılamasın. Yani zorunlu işimi yapıyorum. Ve geçimimi bu yolla temin ediyorum. Ama şu yazı çizi işini bu yapmakla mükellef olduğum işimin dışında yaptığım işlerdir. İşte ben bu yolla Kumru’ya hizmet ettiğime inanıyorum. Eğer sizlerinde asıl zorunlu olduğunuz işler dışında bir şeyler yapıyorsanız gerçekten bulunduğunuz yerlere hizmet ediyorsunuz demektir. Yoksa benim açımdan kendinizden başka hiçte bir hizmetiniz yok anlamı taşımaktadır.
DÖNEMLERİNDE KUMRU SEVDALILARI YA DA ERÇALLAR
Kumru 1960 yılında ilçe olmuş. O günlerde bugünlere çok şeyler yapılmış. Benim tanımladığım türden insanlar olmasa bu durumun oluşması mümkün değildi. Bugün de işinin dışında Kumru için çapa sarf edenler çok fazla. Her alanda bunları görmek mümkündür. Maddi ve manevi olarak Kumru’yu Kumru yapan bir çok bilinen ve bilinmeyen değerli insan söz konusu. Bulundukları şartları zorlayarak Kumru’ya ve Kumru insanına en ufak bir hizmet yapanları candan tebrik ediyor, ahirete intikal edenlere Allah rahmet etsin derken yaşayanlara da Allah uzun ömür versin diyoruz.
Yaptığım araştırmalardan şunu söyleye bilirim. Kumru’da yetişmiş çok değerli insanlar mevcut. Yurdun dört yanında hizmet ediyorlar. Ufak tefek Kumru dışında bazı Kumrulular kendilerini Kumrulu olarak tanımlamasalar da bunlar çok azınlıkta. Yine Kumrulu bir çok iş adamımız mevcut. Kumru içinde ve dışında sayısız başarılara imza atıyorlar. Bunları takdir etmemek mümkün değil. Ancak benim şahit olduğum bir durum var ki, Kumru’da Erçallar bugün bir öncü. Hayırda ve başarıda bir öncü. Kültürde ve sanatta bir öncü. Kumru’da hangi tür çalışma ve hayırlı bir iş olursa Erçallar mutlaka orada. Başarılı bir aile şirketi olarak mutlaka incelenmesi gereken ve araştırılması gereken bir şirket. Bu tür başarılar nerede olursa olsun incelenip araştırılması gerekir. Başarının temelinde ne var? İşin sırrı bize kapalı. Ama ben şahsen bu şirketin başarısını merak ediyorum. Ediyorum bu aile birbirlerine kenetlenmiş ve uyum içersinde alanlarında bir çok başarılara imza atıyorlar…Bu tür iş adamlarımız mutlaka vardır. Benim kanaatim bu tür iş adamlarımızı ve çalışanları örneklik açısından alkışlamak gerekir…
BEN BÖYLE GÖRÜYORUM YA DA NEDEN İSMET ERÇAL?
Hep söyledim şunu yine tekrar etmekte fayda var. Ben şahsen kişilerin geçim noktasından hareketle yaptıkları işi zorunluluk olarak gören biriyim. Ve bu türden ben şu kadar hizmet ediyorum ya da ettim sözü her ne kadar doğru olsa da, asıl olan hizmet, zorunlu işin dışında yapılan hizmettir. Yani daha da net olarak şöyle de demek mümkündür. Eğer sizin yaptığınız işi bir başkaları aynı şartlarla yapmak gibi bir durum söz konusu ise kimse ben hizmet ediyorum sözünü söylemesi mümkün değildir. Ancak sizin yaptığınız her ne ise bir başkaları tarafından yapılmıyor ya da sizin yaptıklarınız kendinizden çok başkalarının işine yarıyor ise işte hizmet etmekte budur. Ve bu tür işlerin taliplisi yoktur. Ve bu işlerde hayır için ya da hak için yapılan işlerdir. Bu yazıda bu açıdan bakılarak yazılmış bir yazı olup, özellikle de İsmet Erçal’ın bireysel yaptıklarını ve Kumru insanına yansımaları ele alınacaktır. Bu durumda benim bu yaptığım da aynı kapıya çıkmakta olup, yapılmayanı ya da yazılmayanı, ya da parayla talip olunanı sadece Kumru açısından asıl işinin dışında faydalı olur düşüncesiyle örneklik teşkil etmesi bakımından kaleme almak olacaktır. İşte bu noktada neden İsmet sözüne? Kardeşim bunu yazan ve değerlendiren ben isem bende oluşan kanaat budur. Başkalarında bir başka kanaat söz konusu ise bu kanaate benimde saygı göstermem gerekir. Ve isteyen bulundukları yerlerden gördüklerini ve duyduklarını tanımlama hakkına sahiptir.
Bana göre Erçalları ve Erçalların Kumru’ya yaptıkları hizmetleri yazmak zor. Daha doğrusu Kumruya hizmeti dokunanları keşke yazmak mümkün olsa. Herkes bilir ki bu işler zor işlerdir. Araştırmak, incelemek ister. Faydalı insanları kaleme almak son derece önemli. Her alanda başarılara imza atan Kumruluları yazmak gelecek nesle de ışık tutar. Gerçek manada iş yapanlarla yapmayanları ayırmak gerekir. Ve bu tür değerleri vefatlarından önce yazmak gerekir. Bu duygu ve düşüncelerle Kumru’da yaşayan biri olarak işinin dışında Kumru’da bir öncü olan İsmet Erçalı ve yaptıklarını sizlerle paylaşmak ve takdirlerinize bırakmak istiyorum.
İSMET ERÇAL’LA TANIŞMA
1987 yılında Kumru’ya geldiğimde tanıştıklarımdan birisi de İsmet Erçal oldu. Belki de bu tanışma ilgi alanlarımızın çakışmasından kaynaklandı. Hani derler ya “derviş dervişi tekkede” diye…Benim görevimi yapanlar bilirler. Bizim görevde bulunduğunuz yerde çevre incelemesi yapmanız zorunluluktur. Kumrulu biri olarak bu zorunlu olan ödevi ben daha geniş bir alan olan Kumru ve çevresine yönelttiğimde karşıma İsmet Erçal çıktı. Boş zamanlarımda Kumru ve köylerini dolaşmaya bilgi ve belge toplamaya koyuldum. Birazcıkta yazı çizi heveslisi olan ben yaptığım çalışmaları desteklemek maksadı ile yüzlerce fotoğraf çektim. Kumru’da ne bulursak fotoğrafladım.
TARİHİ HAZİNELER ŞEHRİ KUMRU
Ben bu çalışmaları yaparken İsmet Erçal Kumru’da bir şeyin altını özellikle çiziyordu. Diyordu ki İsmet Erçal ” Kumru Tarihi bir ilçe. Yüzlerce ton tarihi hazine ve altın barındırıyor. Sadece Kuş Kayası civarında 100 bin ton altın bulunmaktadır” diyordu. İddialarını ispat etmek için görsel ve yazılı medyayı sık sık Kumru’ya davet ediyordu. Duyarlı medya bu konuyu İsmet Erçal’ın diliyle sık sık haber yapıyordu. 1997 yılında başladığım ve beş yıl yazdığım Ordu Haber Gazetesi’nde bu konuda sayısız haber yaptım. Sayısız köşe yazısı yazdım.
Yapılan Haberler ve yazılan yazılar Ordu Müze Müdürü’nün dikkatini çekmiş olacak ki, bir ekiple birlikte Kumrunun bazı mıntıkaları benimle birlikte gezildi ve incelendi. İlk etapta gezilen yerler Karaağaç Köyünde bulunan Kaya Mezarı civarı, Fizme Beldesi civarı ve Kuşkaya civarı. Müze Müdürü’nün incelemelerden elde ettiği sonuç : İsmet Erçal’ın söylemleri doğrudur. Derhal Kumru ve civarı uzman bir ekiple incelenmelidir. Nihayet 2000 yılında Kültür Bakanlığının görevlendirdiği ve Prof. Dr. Mehmet Özsait’in başkanlığında benimde bulunduğum kalabalık bir ekip 10 gün Kumruyu adım adım inceleyerek yüzey araştırmalarının sonucu basına aktarıldığı gibi ilerde bir kaynak oluşturulacak bilgi ve belgeler Kültür Bakanlığı tarafından bastırılarak araştırma sonuçları resmi kayıt altına alındı ve yayınlandı.
EFSANELER ŞEHRİ KUMRU VE GÜÇ TAŞI
Kumru’da efsane deyince İsmet Erçal’ın akla gelmemesi mümkün değil. Kumru ile ilgili çok sayıda efsane bilen İsmet Erçal bu efsaneyi gündemden hiç düşürmedi. Biri Kuşkayası’nda bulunan ay ve yıldız görüntüsü ve burada bulunan tonlarca altın. Bir de Kumru’da tanıtım noktasında medyanın “Güç Taşı”na odaklanmasına vesile olan ismet Erçal defalarca bütün TV kanallarında bu güç taşı gündemden hiç inmedi. Ve her vesile ile gündeme gelmekte yurt dışından ve içinden sayısız insan Düz Obaya giderek bu taşa oturmayı sürdürmektedir. Hele de Ericekte Dedeler Güreşinin fikir babası İsmet Erçal, 70 yaşın üstündeki Kumrulu dedeleri güç taşına oturtarak Erecekte güreştirmesi Kumru’nun tanıtımında en büyük katkıyı yaptı.
ERECEK YAYLASI VE İSMET ERÇAL
Erecek Yayla şenliklerinin fikir babası olan İsmet Erçal, her yıl yaptığı birbirinden ilginç yarışmalarla tüm Türkiye’nin dikkatinin Kumru’ya çekilmesine neden oldu. Düne kadar Kumru’yu hiç duymayanlar bu tür etkinliklerle Kumru’yu çok yakından tanıdı. Önce dedeler güreşi, sonra nineler güzellik yarışması ve bu yıl ise Hanım Ağalık yarışmaları ile tüm medyayı bu yarışmalara odaklandırdı. Bir çok il ve ilçe tanıtımı için milyarlarca lira harcarken İsmet Erçal düşüncelerini hayata geçirerek Kumru’ya eşi görülmeyen katkılarda bulunmaya devam etmektedir.
KUMRU UYGUR EVİ YA DA KUMRU MÜZESİ
Kumru’da yapılan her türlü hizmete özellikle maddi katkısını esirgemeyen Erçallar’ın tamamı İsmet Erçal’a her konuda destek vermektedir. Bu yüzden olacak İsmet Erçal hiç boş durmamakta ve Kumru için yaptıkları hizmetini aralıksız sürdürmektedir. Bazen Kumru’da taşların gizemlerini araştıran İsmet Erçal, bulduklarını da korumakta ve Kumru’ya bir müze kazandırma yolunda hızla ilerlemektedir. Tarihi kalıntıların her türlüsünü bulundurma yetkisi bulunan İsmet Erçal kendisinin adını verdiği ve projesini kendisinin yaptığı “Uygur Evi” ile tekrar Kumru’yu Türkiye gündemine taşımıştır. Görünümü ile dikkatleri üstüne çeken binanın dış görünümü kadar iç durumu da Kumru’ya gelenlerin hayranlıklarına neden olmaktadır. Uygur evinin içersinde yüz yıllar önce Kumru’da kullanılan tüm mutfak eşyalarından tutun giyim kuşama kadar her türlü eşya sergilenmektedir. Zaman zaman sıra gecelerinin de yapıldığı Uygur Evi’inde Kumru kültür değerlerinin her çeşidini görmek mümkündür.
ERÇALLAR CAMİİ VE İMAM KÖŞKÜ
Yaptığı cami ve imam lojmanı ile Türkiye’de bir ilki gerçekleştiren İsmet Erçal, Allah’ın doksan dokuz ismine atfen camiyi 99 günde bitirmiş ve hat sanatının her türlü güzelliğini cami içersinde, caminin minaresinde ve imam lojmanında kullanarak Kumru’ya muhteşem bir ibadethane kazandırmıştır. Caminin yapılışı ve özellikleri tüm medyada günlerce yazılmış ve çizilmiştir. Yazılmaya ve çizilmeye devam etmektedir.
BELEDİYE SARAYI GİRİŞİ
Uygur Evine uygun mimari özellikleri yaptığı her binada kullanan İsmet Erçal, Kumru Belediyesinin girişine yaptığı görünüm bugün dikkatlerden kaçmamakta ve Kumrulu insanların ve Kumruya gelen misafirlerin hayranlıklarına neden olmaktadır.
YAYLA ÇEŞMELERİ VE ERECEK GUATR SUYU
Kumru’da Erçallar yaptıkları ile bir öncü. Bizim göremediklerimiz ya da fabrika ya da başka iş yerlerinde yapılanlar bu yazının konusu değildir. Ya da görünmeyen hayır hizmetleri de bu yazının konusu değildir. Düz Oba Yaylası ya da Ericek Yaylasında bulunan bir çok çeşme Erçalların yapması ile hayat bulmuştur. İşin en kötü durumu ise yapılanları bile bozma gibi bir durum yüzünden parçalanan çeşmelerde bugün o yol boylarında gözükmektedir. Erecekte Guatra iyi gelen şifalı suya yaptıkları su pompası şifalı suyun her kes tarafından kolayca içilmesine neden olmuştur. Şifalı suya giden yol ve su pompasının bulunduğu çevre düzenlemesi Erçalların görünen bir hizmetidir.
ERECEKTE ÇAMUR BANYOSU
Günümüzde tanıtımın önemi tartışılamaz. Kumru’yu her vesile ile dünyaya duyuran İsmet Erçal Ericekte şifalı çamur banyosu ile günlerce medyada Kumru’yu gündeme taşımıştır. Görüntülü ve yazılı medyada yapılanlar defalarca gösterilerek çamur banyosu ile Kumru gündeme gelmiştir.
DÜZ OBALI TARZAN RIFKI
Van gölü Canavarından yola çıkılarak ulusal medyanın odak noktası haline gelen Tarzan Rıfkı yine İsmet Erçal’ın sanaryosudur. Sadettin Teksoy başta olmak üzere tüm ulusal basın Tarzan Rıfkının peşine düşmüş, sayısız TV ekibi ve gazeteci Kumru’da ve Kumru yaylalarında Tarzan Rıfkıyı aramıştır. Kumruluların yakından bildikleri Tarzan Rıfkıyı TV de izleyen Kumrulular bile bulundukları koltuklarında gülmekten kendilerini alamamış ve hayranlıkla görüntüleri izlemiştir.
FARKIN FARKI YA DA ŞİMAL-EV
Dikkat ederseniz biz bu yazıda geçen yıllarda belleklerde kalan İsmet Erçalın Kumruya yaptıklarından söz ediyoruz. Ve herkesin bildiği ve izlediği çalışmalardan söz ediyoruz. Yapılması zorunluluk olmadığı halde Kumru için yapılanlardan söz ediyoruz. Kim bu tür yaklaşımla bu tür hizmetlerin içersinde ise alkışlıyoruz…Bir çok Kumru dışındaki insanlardan duyduğum bir cümle ” Keşke Ordu’nun diğer ilçelerinde de bir İsmet Erçal olsa!” Bir ara Gazeteci İlhan Tinci Kumru Şimal Ev’i açtı. Ve İsmet Erçal koskoca bir yeri her türlü kültürel etkinliğin yapıldığı alanı bu amaçla ücretsiz tahsis etti. Sonuçta bu yerden bir çok insan istifade etti ve yararlandı. Bugün her fırsatta aynı havayı teneffüs etmek isteyen sayısız insan mevcut. Belki bir gün aynı havayı Kumru’da birileri bize teneffüs ettirir…Mekan mı? İşte İsmet Erçal içimizde…
ŞAİR İSMET ERÇAL
İşinden hiç taviz vermeyen İsmet Erçal aynı zamanda bir kültür adamı. Aynı zamanda bir şair. Yazdığı şiir kitabını ve yüzlerle şiirini değişik proğramlarda bizzat kendisi seslendirerek şiir yazma kadar şiir okumayla da şiir severlere desteğini sürekli meddi ve manevi olarak sürdürmüş ve sürdürmeye devam etmektedir. Bir çok kültürel etkinliğe sponsor olarak destek vermiş, proğramlara iştirak etmiş, Erçallar ve İsmet Erçal istenilen her türlü katkıyı gerçekleştirmiştir.
ERÇALLAR KÜLTÜR SARAYI VE İSMET ERÇAL
Erçallar Aş’de yönetim Kurulu üyesi olan İsmet Erçal fabrikada başarılı işini sürdürürken Kumru kültürüne katkısı olan herkese yardımlarını sonuna kadar sürdürmüştür. Asli görevleri olduğu halde kültüre uzak duranlara inat Kumru’ya Erçallar Kültür Sarayını yaparak Kumru’ya muazzam bir eser kazandırmıştır. Sadece bir yılda Erçallar Kültür Sarayında atmışın üstünde etkinlik ve proğram düzenlenmiştir. Koltuk sayısı altıyüz olan Kültür Sarayında bir proğramı son derece konforlu ve rahat bir şekilde oturarak bin kişinin izleme imkanı bulunmaktadır. Eğitim ve kültüre yönelik tüm proğramlardan hiç bir ücret talep edilmemesi Erçalların Kumru’daki farkını gözler önüne sermektedir.
O BİR KÜLTÜR GÖNÜLLÜSÜ
Erçallar siyaset alanında da başarılı hizmetlerini sürdürmektedir. Siyaseti hizmet amacıyla yaptıklarını söyleyen İsmet Erçal bugün İl Encümen azası olarak Orduda Kültürden sorumlu olarak hizmetini sürdürmektedir. Yaptığı hizmetlerden dolayı sayısız ödüller alan İsmet Erçal Ordu Kültür Müdürü ile de dünden bugüne müdürler değişse de samimi ilişkileri devam etmekte, istikrarlı bir hizmet anlayışını devam ettirmektedir.
FINDIK MACUNU VE UÇAK GÖSTERİSİ
Tanıtım ve proje İsmet Erçal’ın işi. Fındıktan kuvvet macunu yaparak Kumruya gelen tüm misafirlere ikram etmesi, Samsun’da uçak kiralayarak sadece Kumru’yu değil Ordu’nun bir çok ilçelerinin uçaktan fotoğraflanması ve Ercekte uçak gösterileri ve kuvvet mecunu atarak sponsorluğunu yaptığı şenliği coşturması da onun fikri. Dedeler güreşi ve nineler güzellik yarışması ve ardından hanım ağa fikri. Proje ve projelerini gerçekleştirme. Sadece iş adamlığı değil Kumrunun tanıtımında bir sembol ve marka…
MUSTAFA SALUR VE GÜÇ TAŞI
Eğer Türkiye’de şu güç taşına oturmayan biri varsa hiç TV izlemiyor demektir. Tüm TV kanallarında sık sık gündeme gelen güç taşının efsaneleşmesini sağlayan İsmet Erçal’a bu desteği ve bu güç taşının arkasında bulunan bir durumu burada ilk kez benden duyun. Mustafa Salur. Mustafa Salur bundan bir kaç yıl önce vefat etmiş Kumrulu gizemli bir insan. Eğer nasip olursa büyük insan Mustafa Salurla yaptığım bir hafta süren konuşmayı sizlerle paylaşmak niyetindeyim. O zaman İsmet Erçal ve Mustafa Salur ilişkisini detaylı bir şekilde görme imkanımız olur. Bu konu ise çok önemli olmakla birlikte ayrıca yazılacaktır.
FINDIK SPOR VE İSMET ERÇAL
İsmet Erçal Kumru’da kurduğu Fındık Sporla tüm magazin basınını Kumruya taşıyan birsidir. Takım oluşmuş ve uzaktan atılan fındıklar ağızla yakalanarak yeni bir spor türü ülke gündemine özellikle de Karadeniz’de yeşermeye başlamıştır. Futbolda gol yemek kötü bir durumken burada ağzıyla fındığı yakalayan kaleci kendine kavrulmuş fındıklardan ziyafet çekmektedir. Hem fındık atan ve hem de fındık tutan takım karşılıklı olarak fındıktan enerji almış seyirciler ise doyumsuz gösteri izleyerek güzel anlar yaşamalarına neden olmuştur. Bu oyun Kumru’da özellikle fındığın bulunduğu alanlarda oynanmaya devam etmektedir.
O BİR TURİZM GÖNÜLLÜSÜ
Geçenlerde yaptığı bir tanıtım hizmetinin kimsenin aklından gitmesi mümkün değil. Büyük çoğunluğunun Ordu dışındaki üniversite öğrencilerinin oluşturduğu Ordu Valiliği ve Ordu Kültür Müdürlüğünün organizesinde 500 Ordu Turizm elçilerini Kumru’nun tüm yaylalarını adım adım tanıtması ve onları ağırlaması başlı başına bir olaydır. Başka yerlerde olsa bu tür İş Adamlarının heykelini dikerler.
20 DAL SİGARA İÇEN ADAM
Kendisi hiç sigara içmeyen İsmet Erçal dünyada ilk kez 20 yanan sigarayı hem de yanan tarafını ağzının içersine sokarak defalarca içerek canlı proğramlara çıkmış, Kumruyu dünyaya tanıtmıştır. Tüm dünyada ayakta alkışlanmıştır.
KİRPİKLERLE YAZI YAZMA -KIZGIN DEMİRİ YALAMA
Kızgın demir parçasını dili ile yalaması ve göz kirpikleri ile tuttuğu kalemle yazı yazması insanları hayrete düşürmektedir. 30 yakın yaptığı gösterileri ile bütün Türkiye’de iz bırakan İsmet Erçal, asıl işinin dışındaki yaptıkları ile Kumru’da gönülleri çoktan feth etmiştir.
KUMRU SPOR VE İSMET ERÇAL
2005 yılında Kumru Spor Başkanlığı yapan İsmet Erçal Kumru Spora ve taraftarlara sezon boyunca sayısız heyecanlı anlar yaşattı. Kumru Spor sezon boyunca hiç yenilgi görmedi. Tüm takımı maddi ve manevi olarak yalnız bırakmadı.
NUHUN GEMİSİNDE OTEL
İsmet Erçal’ın Düşüncelerini ve projelerinin sınırını tahmin etmek mümkün değil. Erecekte beş yıldızlı bir otel düşüncesi yeni bir düşünce değil. Bir yıldan bu yana ise Ordu Boztepeye Nuhun Gemisi formatında otel projesi yazılıyor ve çiziliyor. Kumru Erecekte yapmayı düşündüğü otelin göğe bakan üst kısmını kendisinden dinlemek gerekir. Bunların gerçekleşmesi bugüne kadar yaptıklarını düşünürsek çok kolay bir durum. Ya da şu kayabaşından teleferik fikri ya da paraşüt taşımacılığı.
SON SÖZ VE TEŞEKKÜR
Bu yazıda İsmet Erçal’ın tüm yaptıklarını söz konusu etmemiz mümkün değildir. Bu yazı kısa olarak İsmet Erçal’ı ve Kumru’ya yaptıklarını kaleme almak amacıyla hazırlanmış olup kendilerine teşekkür amacıyla yapılanların takdirle karşılandığını göstermek ve bu tür insanların güzel anılmasına vesile olmak maksadı ile hazırlanmıştır. Kendilerine ve Erçal Aş’ye teşekkür ediyor, tüm insanların özellikle içlerindeki sese kulak vermelerinin gereğini vurguluyor sevgi ve saygılarımı sunuyorum…
Bekir Akkaya -02 Ağustos 2005-Kumru
YAZI VE YORUM : BEKİR AKKAYA

**********Sitemizde yayınlanan yazı, fotoğraf ve dokümanlar başka bir site ya da dergi-gazetede yayınlanacaksa önceden yazılı izin gerektirir. Sitelerimizde yayınlanan diğer doküman veya belgeler , kaynak gösterilmek ve sitesinin ilgili sayfasına link verilmek koşuluyla yeniden yayınlanabilir.Bekir AKKAYA **********

İSMET ERÇAL YAZDIĞI "KUMRU TARİHİ KİTABI TAKDİM YAZISI/BEKİR AKKAYA

Önceki tecrübelerim nedeniyle, akademik unvanı profesör olan birinin, beni aramasına pek şaşırmadım. Kumru’ya geliş nedenini“  Hani, her şeyi biriktirmekten hoşlanan, eskilerden ne varsa toplayan, geçmişe ait eşya, fotoğraf saklayan birilerini aradığını” ifade etti. İçimden İsmet Erçal dedim ama onu önce bana getirmişlerdi. Nezaketen su değirmeninin fotoğrafını çektirdim,  bir paylaşımda da bulunmadan yolcu ettim…
Çok sayıda üniversite öğrencisi incelemek için seçtikleri Kumru İle ilgili bilgi ve belgeyi bizlerle tamamlalar. Çok kez bizim derlediklerimiz akademik unvanlıların isimleri ile bilimsel yayın haline dönüşür. Teslim ettiğimiz bir taşı bile “ bize fotoğraflatmayan” bir takıntı bu.
Yerel bazdaki çalışmalara burun kıvıranlar aslında yerel kaynaktan besleniyorlar. Toplamak ve biriktirmek eğer hastalıksa, yerelin emeklerinin üstüne konup, hiçbir bir emek vermeden akademik çalışma gibi sunmak ve altına imza atmak hastalıktan da öte bir şeydir.
Yerel aşağılanıyor, hor görülüyor.

Bilimsellik kılıfı ile yerel başka bir şekil alıyor. Kelimeler ve cümleler resmi törene dönüşüyor. Bu her alanda böyle oluyor.

Akademik çalışmalar  dip notlarla dans ederken yerel kaynaklar dilden dile dolaşarak efsaneleşiyor, türkü oluyor, mani oluyor.
Elimizdeki bu kitap yerel çalışmanın Kumru’daki öncüsü  İsmet Erçal’ın son eseri. Ancak bilgi ve belgeye dayanıyor. Devamı kesinlikle gelecektir. Bu bazen şiir, bazen de efsane olarak sunulacaktır.  
Kumru tarihinin bir başka açısını konu alan bu kitapta yazılı kaynaklardan bizzat kendimin hazırladığı  ve ilk olarak 1997 yılında Ordu Haber Gazetesi’nde imzam ile yayımlanan “Kumru Tarihi” metninin özetini de kitaba katkı adına sizlerle paylaşmanın faydalı olacağını düşünüyorum.
“2000 yılında yapılan yüzey araştırmalarına göre Kumru’nun tarihi M.Ö. 4500 yılına kadar gitmektedir. Kitabın sayfalarında bu konuda yayınlanmış çalışmaları bulacaksınız. Bölge ile ilgili çalışmalarda ise M.Ö. 584-555 yıllarında Pers İmparatorluğu’na dayanmaktadır. Pont hakimiyeti ve daha sonra Roma’nın egemenliğine giren Kumru M.S 391 395 yıllarında Orta Asya’dan gelen Peçenek ve Kuman Türkleri’nin akınları ile karşı karşıya kalmıştır. Yörede güçlü Türk hakimiyeti 1095 – 1175 tarihlerinde Danişment’liler tarafından sağlanmıştır. 1178’de Selçuklu hakimiyetine girdikten sonra Türk nüfusu kademeli olarak yerleştirilmiştir. Kösedağ savaşından sonra sırasıyla; Eretna beyliği, Kadı Burhanettin ve Hacı Emiroğulları’nın hakimiyetine giren şehir 1427 de Osmanlı idaresine bağlanmıştır.
Osmanlı döneminde Kumru’da iki yerleşim biriminin varlığı görülmektedir. Bunlar; Meydan ve Serkeş’tir.
Tekkiraz beldesinin bulunduğu yerde Meydan adlı bir kaza ortaya çıkmaktadır.İlk olarak 1590 tarihinde Satılmıştan ayrılan Meydan, 1642 de kaza olarak görülmektedir. 1856 da Nahiye-i Meydan olarak anılan kaza, 1860 – 1865 de Canik Sancağı’na, 1865 – 1871 de Ünye Sancağı’na bağlı bir kazadır. 1892 de ise Fatsa kazasına bağlı bir nahiyedir. Meydan, 1928 de Fatsa’nın Kumru Nahiyesine bağlı bir köydür.       
Fatsa’nın Güneyinde bulunan köylerde (Geyikçeli, Beyceli, Dağ güvezi, Kösebucağı, Gölköy ve bugünkü Kumru) Osmanlı döneminde Nefsi Serkeş adlı bir kaza vardı. Bu kaza 1642 de Canik sancağına bağlı iken 1872 de Ünye kazasına bağlı bir nahiyedir. 1882 de ise Fatsa kazasına bağlı bir nahiye merkezi olmuştur.
Kumru yöresi 1928 de Fatsa ya bağlı bir nahiye iken 1 Nisan 1960 tarih ve 7033 sayılı kanun ile İlçe haline getirilmiştir.
Kumru Adının kökeni  Kuzey – Güney istikametinde olan Elekçi deresi bilinmeyen bir tarihte taşarak ilçe merkezine yoğun bir şekilde kum bıraktığından “Kumlu” ismi ile anılmış, daha sonra halkın dilinde değişerek Kumru’ya dönüşmüştür. Bir başka söylenti ise Kuman Türklerinin uzun süre bu bölgede kalmalarından dolayı “Kumru” adı verilmiştir. Osman İmparatorluğu’nun son yıllarında Doğubayazıt’tan gelerek Kumru şehir merkezine yerleşen “Halil Efendioğulları” Kumru’yu önce nahiye haline dönüştürmüş ve adını da Kumru olarak koymuşlardır.”
Yazılı tarih, belge ve bulgu ister. Sözlü tarih ise, tarihe tanıklık edenlerin anlatımlarından oluşur.
Tarihini bilen millet, kökü sağlam bir çınar gibidir. Zamanla eski âdet ve ananesini, yaşayış tarzını unutan, tarihini bilmeyen, ecdadının neler yapmış olduğundan haberi olmayan bir millet, kendini ayakta tutan köklerinden birkaçını kurutmuş demektir.
Daha önceden iki şiir kitabına imza atan İsmet Erçal ilk kez Kumru’da belgelere dayanan tarihi bir çalışmaya imza atmıştır.
İsmet Erçal tarafından  Kumru İlçesi 1455 Tarihli Tahrir Defteri titiz bir çalışmanın sonucunda incelenerek tasnif edilmiş ve herkesin merak ettiği “soy kütüğü” kitap haline getirilmiştir.
Ve yine kitapta İsmet Erçal ve benimde bizzat yer aldığım 2000 yılında yapılan yüzey araştırmaları ile ilgili çalışma, kitaba ayrı bir zenginlik kazandırmıştır.
Her birimiz tarihini öğrenmek ister. Özellikle de soy kütüğümüzü hepimiz bilmek isteriz. Yaşayan insanlar için tarih bilinci çok önem arz eder. Köklü tarihe sahip olan milletler ve köklü geçmişi olanlar her zaman güçlüdür ve kalıcıdır.
İsmet Erçal bu kitapla Kumru’da büyük bir boşluğu doldurmuş ve belgelere dayanan bir çalışmayı gün yüzüne çıkarmıştır. İleriki günlerde bu çalışmanın devamının olacağını ümit ediyorum.
İsmet Erçal Kumru için bir zenginliktir. Birçok şehir merkezinde kültür sarayı yokken Erçallar Kültür Sarayı ile Kumru kültürüne hep ev sahipliği yapmıştır.
Elekçi Deresi nasıl suyu ile Kumru’ya hayat ve canlılık veriyorsa İsmet Erçal’da yaptıkları etkinliklerle Kumru’nun kültür yaşamına zenginlik sunmaktadır.
“Kumru Uygur Evi”  Kumru ve köylerindeki geçmiş yıllara ait yüzlerce tarihi eseri barındırmaktadır.
Sadece Kumru’nun zenginliği değil bütün Anadolu’nun birçok antika değerleri “İsmet Erçal Özel Müzesi” ile görenleri hayran bırakmaktadır.
İsmet Erçal çok yönlü bir insandır. İki şiir kitabı bulunan İsmet Erçal,  Erçal AŞ.’nin de patronlarından biridir.  Siyasette önde olduğu kadar, garibanların da sevgilisidir.
Kumru ile ilgili yüzlerce efsanenin söz üstadı olan İsmet Erçal yazar ve şairlerin dostu kendisi de bir şairdir.
Tarihin tozlu sayfaları arasında kalmış bilgileri büyük bir titizlikle gün ışığına çıkarıp yaşayan bizlere ve gelecek nesillere doğup büyüdüğümüz topraklarda yaşamış atalarımızın kimler olduğunu kitap haline getirip bizlere sunan değerli dostum İsmet Erçal’a teşekkür ediyor, yaptığı çalışmalarla Kumru’ya hizmetlerini sürdürmesini temenni ediyor, saygılar sunuyorum.

Bekir AKKAYA /Eğitimci Yazar/Kumru

BEKİR AKKAYA ÖZEL ARŞİVİ /İZİNSİZ ALMAYINIZ…

CUMHURİYETİN İLK YILLARINDA ORDU MİLLET VEKİLLERİ (KUMRULU HALİL SITKI BEY’İN) MECLİS ALBÜMÜNDEKİ FOTOĞRAFI

Bu Fotoğraflar Dr. İsmail DEMİRBAŞ’ın http://bolaman.tr.gg/ Özel Sayfasından Alınmıştır.
Halil Sıtkı Bey iki dönem Ordu Milletvekili Olup Kumrulu Halilefendioğullarından (Hocazadeler)den olup Halil Sıtkı Beyin Kabri Kumru Merkez Camii Bahçesinde hemen yolun kenarındadır.

BEKİR AKKAYA ÖZEL ARŞİVİ /İZİNSİZ ALMAYINIZ…

ORDU İMAM HATİP LİSESİNDEN KARELER

ORDU İMAM HATİP LİSESİ

KURULDUĞU GÜNDEN BU YANA ORDU İMAM HATİP LİSESİ MÜDÜRLERİ

ORDU İMAM HATİP LİSESİ 1980 ÖNCESİ MEZUNLAR ALBÜMÜNDEN

FOTOĞRAFLAR: https://www.facebook.com/tanjubayarslan Sayfasından Alınmıştır..

BEKİR AKKAYA ÖZEL ARŞİVİ /İZİNSİZ ALMAYINIZ…